Tenis sporunun en gözde turnuvası nedir diye kime sorarsanız sorun alacağınız yanıt Wimbledon olacaktır. Dolayısıyla burayı çeşitli antikalıklarından, saçma sapan kurallarından dolayı en sevmeyen oyuncu bile olanak hasıl olduğunda burada oynamayı reddetmez. Çünkü burası tenis sporunun Mekke’sidir!
Şahsen kınamam burayı sevmeyenleri. Her türlü kirliliğe, rezalete bulaşmış bir kraliyet ailesinin önünde diz çökmek ya da reverans yapmak asla kabul edilemez. Keza iç-donunuza kadar beyaz giyme zorunluluğu başka bir abes kural! Güneşin Batmadığı bir imparatorluktan, sağlık ve eğitim gibi çoğu hayati kurumu çürümüş, Amerikanın çömezliğine indirgenmiş bir ülkenin çaresizlikten ötürü oluşan kompleksleri bunlar.
Tüm bunlar bir yana, bu yıl usta müşterek bahisçiler herhalde servet edinmişlerdir. Sürprizler gani! Bir tek oyununa şapka çıkarıp, kendisini sevmediğimiz Djokovic emin adımlarla finale doğru yürüyor. Diğerlerinin skorları hep sakatta! Tenis camiası zaten Djokovic’in sonuçlarını değil sakatlığının ne zaman nüksedeceğini merak ediyor. O da onlara inat her tur oyununun üzerine bir vites daha ekliyor! Şımarık Rune’yi alay edercesine geçti!
Bu Wimbledon bizlere tıp ilminin başta ortopedi olmak üzere ne denli geliştiğini gösterdi. Djokovic, Alcaraz, Sinner, Rybakina, Badosa, Muchova, Krejcikova başta olmak üzere nice tenisçi buraya gelirken tenis camiası yıldızları için endişeliydi. Ama doğru teşhis, ehil ameliyat ve iyi bakım nice sporcuyu sağlığına artık yıldırım hızıyla kavuşturuyor. Tüm bu yıldızları sayarken çoğunun da çeyrek-finalde yer aldıklarını unutmayalım. Krejcikova-Ostapenko, Rybakina-Svitolina maçlarını sakın kaçırmayın. Gerçi kadınlarda Rybakina hariç hiç birinin çeyrek finale kadar geleceği öngörülemezdi! Hırvat Vekic rakibi Yeni Zelandalı Sun’u yenerek yarı-finalde. Sempatik İtalyan Paolini şimdiki rakibi. Alt bölümde ise sürekli sakatlık ve hastalıklarla boğuşan Kazak Rybakina, yeni anne Svitolina’yı aşmaya çalışacak. Ama bence esas korakor maç Ostapenko ile Krejcikova arasındadır. Ostapenko’nun olduğu bir mücadelede daima hareket (!) vardır.
Erkeklerde ise tenis camiası Djokovic, Alcaraz ve Sinner üçlüsüne öyle odaklanmıştı ki Rus Medvedev adeta unutuldu. Sempatik Rus, dünya 1 numarası Sinner’i 5 sette geçti. Anlaşılan Medvedev, ABD’li rakibi karşısında iyi bir antrenman yapan Alcaraz karşısında finale uzanmaya çalışacak. Benim favorim Medvedev. Alcaraz alışageldik oyununu oynayamıyor… Zorlanıyor gördüğüm kadarıyla. Sanki biraz havalanmış mı ne!
Öbür tarafta ise Djokovic’in gelememesi için mucize lazım. Diğer yarı-finalistler olan İtalyan Musetti, ABD’li Fritz ve Avustralyalı De Minaur ona ancak antrenman partneri olur.
Bu arada eski ABD Açık şampiyonu İngiliz Raducanu vatandaşı efsane Murray ile karışık çiftlerde yer alacaktı. Bu maç Murray’in profesyonel tenisteki son maçı olacak ve kariyerindeki kadın-erkek tüm meslekdaşları maç sonu onun vedasında hazır bulunacaktı. ABD’deki başarısından sonra sosyal medyanın yaldızlarına kapılan Raducanu maçtan bir gün önce çekilerek adamı adeta “…” gibi ortada bıraktı. Böyle bir basitlik tenise hiç yakışmıyor. Ama açıkçası her hareketiyle yapmacık olan bu kadından da beklenmeyecek bir hareket değil. İyi izlenceler. Hoşkalın.
Bekir EMRE