(…Zaman içinde teknolojinin gelişimiyle, kitaplara olan ilgi ve ulaşma değişime uğradı. Hepimiz birden aynı anda aynı şeyi kullanıyorsak, hepimiz aynı anda telefonlarımızı değiştiriyorsak bu bizi farklı alımlara yönlendirip disipline ediyor. Lise ve üniversitelerde farklı bir şey çıkıyor, onları da tutsak eden farklı ürünler var. Nedir bu ürünler: oyunlar; şiddet-gerilim-korku-aksiyon gibi dört öğeyi kullanarak insanları bilinçli okumamaya yönlendiren şeyler. Çünkü başlangıcını ve sonunu bilmediğimiz bir dünya. Oysa bilinçlenmeye başladığımızda yaşamı tanırız. Çocuklar en büyük okurlar. Onlar da bilgisayar oyunlarıyla bir tarafa itildiği zaman onların da kötü duygulardan zevk almak gibi bir yanı gelişiyor. Şimdi düşün, çocuk bana diyor ki “Senin korku kitabın var mı?” Yok diyorum. “O zaman seneye bir zombi kitabı yaz, ben de gelip kitap alacağım.” Onun için yazar olarak bu çağda en önemli şey insanların biz iyi duygularını yükseltip kötü duyguların yeşermemesine bilinçli şekilde baskı yapmak durumundayız…)
(…Yaşanmışlık, bilgi ve duyguyla yüklü bir yürek ve doğrulukla beslenmiş akıllı bir kafa güzel şeyler üretebilir. Kendi varoluş eksikliğini küçük çocuklara kitap yazarak ortaya koymaya çalışmak, ne çocuğa ne de yazara bir şey getirir. Türkiye’deki çoğunlukta bir varoluş eksikliği var. İnsanlar popülizmi kuyruğundan yakalamak istiyor. Bugün herkes uzman. Yazı yazamayan, eğitim yanı olmayan insanlar çocuk kitabı yazıyor, iyi bir ressama da çizimlerini yaptırıyor. Çocuk yazını idealist alanıdır. Şimdi başıboş bir alan gibi oldu.Nedeni de eğitim. Kompozisyon dersi kalktı; mektup, dilekçe nasıl yazılır artık öğretilmiyor. Mektup yazmayı bilmeyen insanlar kitap üretiyor…)
(…Tüm dünyada çocukların sanki belli bir bilince gelmesi engellenmek isteniyor gibi. Bu az önce sıraladığım şiddet, gerilim, aksiyon, korku üstüne inşa edilen oyun kültürünün etkisi.)
Not.: Günde ortalama 123 çocuğun spor eğitimi aldığı TED Kulübümüzün ebeveynleri için Yalvaç Ural ile Milliyet Kitap Eki için yapılmış bir röportajdan alınmıştır.