İnsanın içine girecek en kötü şeyin “endişe” olduğu buyrulur. Kaygı olarak ta anılır. Başlıca duyularımızdan biridir. Birlikteliği yaşamsal sakıncalar doğurur, hekimlik olursunuz. Ben buna bir başka duyguyu daha eklemek isterim : Kin !
İsterseniz, sabrınız elveriyorsa, kaygıdan soyutlanabilirsiniz. Amma velakin kindar bir insanın kendini bu yapısından ayıklaması adeta imkânsızdır. İçinize tahtakurdu gibi yerleşip sizi ince ince kemirir, yaşamı zindan eder. Medeni toplumlarda bir yüz karası olarak anılırsınız.
İlkellik ve cehalet, kindarlıkla el ele gider. Halbuki bir bilseler ki “affetmek ve unutmak bilge insanın intikamıdır*!”
Bunları neden mi yazıyorum? Geçen günlerde bir ulusal takımımız beklenenin aksine maçını yitirmişti. Ardından tv’de zaplarken bir spor programına denk geldim. Katılımcılar içlerinde birikmiş kin ve nefreti (afedersiniz) öyle bir kustular ki, iş nereye varacak diye iğrenerek az bir süre daha izledim. Spor insanlarının bu denli kin dolu olmasını kabul edemiyordum. Üstelik bunun topluma da yansıtılması bir utanç vesilesi. Sonra da “kulüpler arasındaki sportif rekabet nasıl ve neden insanları birbirine düşman olacak kadar kine bürüdü” diye soruyoruz! Taraftarlık adeta vandallık olmuş! Dayanamadım kapattım.
Koca koca başkanlar birbirlerine sövüyorlar,…Sinsi değinimler gırla. Sanki hepsi sütten çıkmış ak kaşık! Keza terlerini akıttıkları sahada meslekdaşlarının hayatlarını bitirecek denli kırıcı olanlar, ya da mukavelesini sürdürdüğü kurumu üç kuruş para için aldatabilecek kadar alçalanlar da sporcular ve onların vasiliklerini yapan ebeveyn ya da menecerler değil mi? Anlaşılan sporumuz toplumsal bir travma yaşıyor.
Sporun yönetimine talip olanlar başka türlü mü? Öyle yöneticiler yaşıyoruz ki, seçimle gidene bile “güle güle” değil, ancak “Tanrı müstahakını versin” diyebiliyoruz. Kimi hoyrat, astığım astık kestiğim kestik; Diğeri yöneteceği sporu bilmemekle övünç dolu bir profesyonellik (!) sanrısında; Bir diğeri kurduğu yönetimlere aldıklarının en başta kendisini yıprattığından bihaber, biçare bir şekilde oradan oraya koşuşturur! Hey gidi koskoca Türkiye. Ardından merak edersin “yahu 90milyon insandan niye bir yıldız yaratamıyoruz diye?”
Göz nurumuz futbolda bir Süleyman Seba, bir Özhan Canaydın, bir Faruk Ilgaz gibi başkanlar gördüm. Sporun kirliliğine tahammülüm yok. Belki diyeceksiniz ki “çok eski kafalısın, işler artık nereden nereye geldi”. Geçmişe bağlı değilim ama fevkalade saygı duyarım…Sporun püritanlığını yaşadım ve çok ta memnun kaldım, onur duydum. Öyle de kalmaya çalışıyorum. Ve unutmayın ki “gerçeklerle doğruların er geç ortaya çıkmak gibi hınzır bir yanları vardır” !
Kötülüklerin kabul edilmediği bir topluma ait olmayı hala umut ediyorum !
Hoşkalınız.
*Friedrich von Schiller (Alman şair ve düşünürü).
Hamiş: Futbolumuzla ilgili şahane bir durum değerlendirmesi. Attila Gökçe (Milliyet Gazetesi) “Saran’ın işi çok zor” makalesi ve “Kara Kart” eki .