Göreviniz kulüp yöneticiliği…Bulunduğunuz statüde yönetmekle yükümlüsünüz. Yani kişilere doğru yolu göstermeniz, onları koruyup örnek olmanız, gençlere bilgelik etmeniz gerekiyor. Ama sizin esas amacınızla görev tanımınızın ufacık bir alakası yok gibi! Sanki esas amacınız kışkırtarak medyatik olmak. Ancak unutmayın ki bu ülkede maalesef her gün kriminal vakalar artıyor. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere çok insan şiddete maruz kalıyor. Bir yöneticinin görev kapsamında ateşe körükle gitmek var mıdır acaba?
Günümüz dünyasında organizasyonlar her açıdan kurallara bağlanmıştır. Başta futbol olmak üzere tüm spor dünyası da bunların belki de en ileri gelenlerinden biridir. Eksikleri yok mudur…Tabi ki olacaktır, ama her geçen gün bunlar da süratle giderilmektedir. Bu kurallar nizamnamesinin “A”sından “Z”sine kadar çizili en kapsamlı bölümü de saha şartlarıdır.
Medeni ülkelerde bu gereksinimlere sapına kadar uyulur zira başlıca amaç sporcuyu korumaktır. Bu doğrultuda ülkemizde de bu kararlara, kurallara uyulmasını beklemek doğal değil midir? Bunu beklemenin erkeklikle kadınlıkla bir ilgisi olabilir mi? Çarpık bir yaklaşım değil midir bu? Sahaya çıkılır sportmence mücadele edilir. Bunun erkeklikle kadınlıkla hiçbir ilintisi yoktur.
Epey uzun bir zamandan beri bekliyorum…Rahmetle neredeyse her gün andığımız Süleyman Seba gibi bir yönetici çıkıp Allahın Günü medyaya abuk subuk beyanatlarda bulunan kıymeti kendinden menkullere “artık susun yahu” demeyecek mi? Âdap ve sportmenlikten bir dem öğretide bulunmayacak mı diye !
Şunu bilin ki sizin göreviniz sadece kendi kurumunuzun gençlerini kollamak ve korumak değildir. Sizler bir spor kulübünün herhangi bir mensubu bile olsanız önceliğiniz tüm gençleri kollayıp korumak ve onların bu ülkeye ve dünyaya yararlı birer fert olarak yetişmelerine yardımcı olmaktır.
Ama anlaşılan siz sadece yöneticilikle amigoluğu değil, erkeklikle mertliği de birbirine karıştırıyorsunuz. Oyuncuların sakatlanmaması için çaba gösterenleri, önlem alınmasını önerenleri, üzülenleri “ağlamakla” eleştiriyorsunuz. Ağlamak, gözyaşı dökmek insanoğlunun en doğal hassalarından biridir. Örneğin sizin gibilerin beyanatlarını okudukça bu yoksunluğunuzdan dolayı yeislenip gözlerim doluyor ve ardından bir insan bu kadar ham bir içsellik nasıl gösterebilir diye daha beter üzülüyorum!
Hani neredeyse Sakallı Celal’in söylemi doğru diyeceğiz : “Böylesine bir cehalet ancak okuyarak olur” buyurmuş rahmetli. Eğer ağlamayı bir zayıflık olarak görüyorsanız siz acilen gidin tedavi olun. Yok eğer böyle bir amacınız yok da diliniz sürçtüyse hemen Türkçe öğrenin ve öyle olur olmaz yerlerde medyanın pırıltısına kapılıp ortalara çıkıp mahcup olmayın.
Yöneticiyseniz bulunduğunuz kurumun, antrenörseniz de mesleğinizin saygınlığını koruyun.
Saygılarımla hoşkalın…
Bekir EMRE