Yaklaşık 20 yıldır Federer, Nadal ve Djokovic etkisi altındaki erkekler tenisinde bu oyunculardan sonra teniste geleceğin nasıl şekilleneceği sorusuna herkes yıllarca cevap aradı. Ancak artık bu tarz dominasyonların yaşanmasının çok zor olacağı konusunda herkes hemfikirdi çünkü bu dönem içinde istatistikler çok anormal seviyelere çekildi. Roland Garros’u 14 kez kazanan Nadal, her şeyi sürekli kazanan Federer ve Djokovic gibi “ uzaydan gelmiş “ hissi veren sporcuların tekrarının imkansıza yakın olduğunun tüm spor dünyası farkındaydı. Bu sene Roland Garros sonrası dizinden ameliyat olduktan 40 gün sonra 37 yaşında Wimbledon finaline çıkan Djokovic’in bu yaptığı bile ne kadar sıra dışı bir sporcu olduğunu gösteriyor. Ancak Carlos Alcaraz ile gördük ki imkansız diye bir şey yokmuş, İspanyol oyuncu daha 21 yaşında tüm rakamları tersine çevirdi. Ayrıca İspanyol oyuncu Jannik Sinner ile beraber Federer, Nadal ve Djokovic sonrasında da eğlencenin devam edeceğini garanti ederek herkesi rahatlattı.
Büyük Hikaye Başlıyor !
Aslında her şey Nadal’ın bundan 7 sene önce daha Alcaraz 14 yaşındayken “ bizde bir çocuk var, çok büyük potansiyele sahip, yakında göreceksiniz “ diyerek Alcaraz’a ön tanıtım yapması ile başladı. Ancak biraz geriye ve hikayenin başına gidersek aslında bugünlerin çok da sürpriz olmadığını görüyoruz. Yıldız bir tenisçi yetiştirmek için üç malzemeye ihtiyaç var; yetenekli bir çocuk, bilinçli bir aile ve iyi bir antrenör. Alcaraz’ın bu konuda şanslı olduğunu söyleyebiliriz çünkü ona ilk ikisi hazır geldi. 5 Mayıs 2003’te İspanya’nın Murcia şehrinde doğan Alcaraz 4 yaşında tenise başladı. Yetenekli bir çocuktu ve kendisi de eski profesyonel bir tenisçi olan babasının iyi yönlendirmesi ile genellikle hep doğru yoldan yürüdü. Tüm yetişme sürecinde kahramanı Rafael Nadal oldu, ne de olsa Nadal gelmiş geçmiş en büyük tenisçilerden Roger Federer’e kafa tutmuş, başta Roland Garros olmak üzere çoğu büyük turnuvaya ambargo koymuştu. Alcaraz hep Nadal’a öykündü, onun gibi olmak istiyordu. 15 yaşına geldiğinde ise eski Roland Garros şampiyonu ve dünya 1 numarası Juan Carlos Ferrero ile tanıştı. Döneminin en iyi toprak kort oyuncularından olan Ferrero, muazzam vuruşları ile sert ve çim zeminde de etkili bir oyuncuydu. Roland Garros’la beraber tüm önemli toprak kort turnuvalarını kazanan Ferrero’nun alametifarikası ise harika toprak kort oyununu diğer zeminlere de adapte edebilme yeteneğiydi. Nihayet yapbozun son parçası da tamamlanmıştı, Ferrero ve Alcaraz beraber çalışmaya başladılar. Bu şekilde doğru oyuncu, antrenör ve aile bir araya gelmiş oldu.
Şubat 2020’de 16 yaşındayken ilk ATP turnuvasını Rio Açık’ta oynayan Alcaraz, 2021’de 17 yaşındayken Avustralya Açık’ta ana tablo maçı oynadı, 2021 Temmuz’unda Hırvatistan Açık’ta ATP seviyesindeki ilk şampiyonluğunu kazandı. Ağustos’taki Amerika Açık’ta ise çeyrek final oynayarak açık dönemde bunu başarabilen en genç oyuncu oldu. 2022 yılına geldiğimizde ise 19 yaşındaki Alcaraz artık her şey için hazırdı. Önce ilk ATP 500 turnuvasını kazandı. Daha sonra ise grand slam turnuvalarının bir alt versiyonu kabul edilen 1000 Masters turnuvalarından Miami’yi kazanarak dünya sıralamasında 11 numaraya kadar yükseldi. Ancak asıl sansasyonel olay, Nisan’la beraber başlayan toprak kort sezonunda yaşanacaktı. Toprak turnuvası olan Barcelona’yı kazandıktan sonra Madrid 1000 Masters’da önce Nadal sonra Djokovic’i arka arkaya yenip finalde de Zverev’i devirip şampiyonluğa ulaştı. Şampiyonluğun da ötesinde aynı toprak turnuvasında Nadal ve Djokovic’i aynı anda yenen ilk tenisçi oldu. “ Yeni Nadal “ ilan edilen Alcaraz’ın vuruşları ve videoları tüm dünyayı dolaşırken İspanyol oyuncunun durmaya niyeti yoktu, 2022 Ağustos’ta Amerika Açık’ı da kazanarak hem grand slam şampiyonu hem de sıralamada 1 numarasına yükselen en genç oyuncu oldu.
2023 Avustralya Açık’a sakatlık sebebiyle katılamadı ama daha sonra kaldığı yerden devam etti. Mart’ta 5. Grand slam kabul edilen Indian Wells’i ve devamında Nisan-Mayıs’ta çoğu toprak turnuvasını kazanan Alcaraz aslında bu şekilde yıllardır Nadal ve Djokovic’in hegamonyası altındaki pek çok organizasyona da el koymuş oldu, artık yeni bir dönem başlıyordu. Çoğu üst düzey oyuncunun korkulu rüyası olan çim zemine de çok iyi adapte olan Alcaraz ilk olarak Wimbledon öncesi turnuvalardan Queen’s Club’ı kazandı, Wimbledon’da ise finale kalarak 5 saate yakın bir final maçında Djokovic’i yenerek belki de çoğu kişinin beklemediği bir sonuç alarak 2023 Wimbledon şampiyonu oldu. Sonrasında kısa bir duraklama dönemi geçiren ancak yeni yılla beraber tekrar hızlanan Alcaraz, önce 5.grand slam olarak kabul edilen Indian Wells’i arkasından Roland Garros’u ve geçen hafta üst üste 2.kez Wimbledon’ı kazanan İspanyol oyuncu giderek ulaşılmaz noktaya doğru ilerliyor. Henüz 21 yaşında 4 grand slam ve 5 masters turnuvası kazanan Alcaraz’ın tenis kariyerinin sonuna geldiğinde rakamları nerede bitireceğini tahmin etmek bugün için pek mümkün değil.
Alcaraz’ın Sırrı Nedir ?
21 yaşında tüm zeminlerde kendini ispat edip, şampiyon olabilmek çok büyük bir başarı. Djokovic’in sık sık vurguladığı gibi Alcaraz hem oyun hem de mental olarak yaşının çok önünde bulunuyor. Oyun olarak bakarsak; farklı şartlara adaptasyon yeteneğini ve vuruş çeşitliliğini Federer’den, oyun stilini Djokovic’ten, korttaki mücadeleci ve yırtıcı tarzını ise Nadal’dan alan Alcaraz aslında üç oyuncunun bir karışımı, bu özellikleri onu farklı ve önlem alması zor bir rakip haline getiriyor. Bir başka önemli faktör de Alcaraz’ın muazzam “ doğaçlama vuruş yeteneği “. 2 senedir Roland Garros’ta Alcaraz’ın maçlarını zemin seviyesinden seyretmeye çalışıyorum çünkü bu seviyeden İspanyol oyuncunun bu tarz vuruşlarını daha iyi analiz etme şansınız oluyor. Özellikle zor ve kayıp görünen pozisyonlarda ortaya çıkan bu vuruşlar rakipleri genellikle çaresiz bırakıyor. Daha çok Federer’in alametifarikası olan doğaçlama vuruşlar Alcaraz’ın portföyünde de fazlasıyla bulunuyor. Mental olarak ise başarılar geldikçe Alcaraz zihinsel olarak giderek güçleniyor ve kendine olan güveni artıyor. Özellikle bu sene Roland Garros’ta Zverev karşısında finalde “ ben bu maçı bir şekilde kazanırım “ motivasyonunun şampiyonlukta çok büyük katkısı vardı. Bu etki önümüzdeki dönemde artarak devam edecektir.
İmkansız Rakamlarla Alcaraz !
Federer 4 grand slam şampiyonluğu sayısına ulaştığı zaman 23 yaşındaydı ve bu turnuvalarda 79 maç oynamıştı. Nadal aynı başarıya 22 yaşında ve 81 maçla ulaştı. Djokovic’e geldiğimizde ise aynı başarı için yaş 24’e ve maç sayısı 134’e çıkıyor. Carlos Alcaraz ise 4 grand slam şampiyonluğuna 21 yaşında ve toplamda sadece 69 grand slam maçı oynayarak ulaştı. Dolayısıyla İspanyol oyuncunun büyük üçlü ile aynı seviyeye en az bir yıl erken geldiğini görüyoruz. Grand slam maçlarında galibiyet oranında da Alcaraz % 85 ile diğer üç oyuncunun da önünde bulunuyor. Artık teniste oyuncuların spor ömrünün 40 yaşına yaklaştığını düşünürsek, bir sakatlık durumu olmazsa en az 15 sene tenis oynayacak olan Alcaraz’ın 30 grand slam şampiyonluk sayısını zorlayacağını öngörmek mümkün. Tabii bir de zemin meselesi var, toprak ve çim zemin arasındaki farka çoğu oyuncu adapte olamadığı için Roland Garros ve Wimbledon’ı aynı anda kazanan oyuncu sayısı çok az, açık dönemde bunu başaran sadece 5 oyuncu var; Rod Laver, Bjorn Borg, Roger Federer, Rafael Nadal ve Novak Djokovic. Carlos Alcaraz ise 6. oyuncu olarak daha 21 yaşında adını efsaneler arasına yazdırmayı başardı.
Aileden Birisi Olmak
Günümüz tenisçileri artık mitolojik Yunan tanrıları gibiler; dünyadaki en önemli 2-3 dili konuşabilen, oyunu, giyimi ve aile yaşantısı ile oyuncuların çoğu kusursuz bir profil çiziyorlar. Bu tenisçiler tabii ki genç nesiller için iyi birer örnekler ancak birbirine benzeyen oyuncular tenisin geleceği için gizli bir tehlike oluşturuyorlar. Bu noktada biraz farklı profillere ihtiyaç var, Carlos Alcaraz işte tam zamanında ortaya çıkmış gibi görünüyor. Doğal hareketleri, gülüşü, İspanyol aksanı, Wimbledon ödül balosundan önce arabada İspanyol futbol takımının final maçını seyredip baloya geç kalması ile Alcaraz sanki büyük bir spor yıldızı değil de aileden biri tadında bir izlenim bırakıyor, bu onu daha da büyütecek çok kıymetli bir özellik. Uzun yıllardır Londra’da yaşayan teyzem Alcaraz’ın hiçbir maçını kaçırmıyor, kendisine Alcaraz’ı sorduğumda aldığım yanıt aslında çok şey anlatıyor : “ Tabii ki o şampiyon olacak, evladım o benim “.
Alp USTAOĞLU