Hayatta olduğu gibi teniste de dinamik bir akış var ve bu akışa uyum sağlayarak kendini revize eden oyuncular kazananlar tarafında bulunuyorlar. Tıp, psikoloji, beslenme, data bilimi gibi unsurların çok geliştiği dijital bir dünyada yaşayan oyuncular için gelişim ve değişim eskiye oranla çok daha kolay ancak tabii ki biraz da istemek ve talep etmek gerekiyor. Wimbledon 2023 işte bu revizyonları doğru yapan oyuncuların turnuvası oldu. Kadınlar şampiyonu Marketa Vondrousova, 80-90’ lar tenisi ile 2000’li yıllar tenisinin karışımı bir stile sahip farklı bir oyuncu, daha teknik bir tenis oynayan Çek tenisçi, 2019 Roland Garros finalinde Ashleigh Barty’nin sertliği karşısında çaresiz kalıp maç sonunda kendisi için “ bu seviye benim için fazla geldi “ öz eleştirisini yapmıştı. Geçen dört senede sakatlıkları alt ederek ve oyununa sertlik katarak kendini revize eden Vondrousova çalışmalarının karşılığını yarı finalde sert bir oyuncu olan Elina Svitolina’yı ardından da finalde Ons Jabeur’u yenip şampiyon olarak aldı.
Ons Jabeur da kendisini geliştirmek adına çok çaba harcıyor. “ Geçen seneye oranla çok daha fazla fiziksel engelim ve sakatlığım var ancak kontrolüm dışında olan bu gelişmeleri sabırla kabul edip, yapabileceklerime odaklandım. Çünkü fiziksel olarak kötü durumda olsanız bile mental olarak her maçı kazanabilirsiniz, işte son iki maçtır yaptığım da bu “. Yarı final maçından sonra Ons Jabeur finale nasıl çıktığını bu sözlerle anlatmıştı. Tunuslu oyuncu finali biraz da kendi hataları ile kaybetti ama yürüdüğü yol eninde sonunda kendisine bir grand slam şampiyonluğu getirecektir.
Pazar günü 9. Wimbledon finaline çıkan Novak Djokovic ise turun en büyük revizyoncularından. Yıllar içinde beslenmeden, psikolojiye ve servisine kadar kendisinde pek çok değişiklik yapan Djokovic, bugün 36 yaşındaki yüksek seviyesini bu revizyonlara borçlu. Sırp oyuncunun seviyesi inanılmaz görünüyor, Alcaraz gibi kendisinden 16 yaş küçük ve çok dinamik bir oyuncu bile Djokovic’i 5 sette zorlukla alt edebildi. Djokovic’in başarısının altında gayet insani sebepler yatıyor, bunlar revizyon, çalışma ve oyuna olan tutku. Yeni şampiyon Carlos Alcaraz ise aynı şekilde kendini kolay dönüştürebilen bir oyuncu, yeni oluşan şartlara kolaylıkla uyum sağlayabiliyor. İspanyol tenisçi bu sayede Zverev veya Tsitsipas gibi tenisçilerin yıllardır ulaşamadığı seviyelere kısa sürede ulaştı. Djokovic’te zaten maçtan sonraki basın toplantısında benzer şeyler söyledi, İspanyol oyuncunun farklı şartlara uyum sağlama becerisi muazzam, eğer Alcaraz olmasaydı en az 3 sene daha tenis oynayabilecek durumda olan Djokovic 30 grand slam şampiyonluk sayısını rahatlıkla geçerdi ancak dün akşamdan sonra devir teslim töreni biraz erken gerçekleşecek gibi görünüyor. Ve Kaybedenler…
Çok severek ve beğenerek izlediğim ancak son zamanlarda bir türlü anlayamadığım oyunculardan birisi de Iga Swiatek. Polonyalı tenisçi tam bir proje oyuncusu, hayatının her türlü detayı titizlikle planlanıyor. Beslenmeden, antrenmana, haftada okuyacağı kitap sayısına kadar her şey belirli. Maçlarında spor psikoloğuna kadar tüm ekip hazır halde, bunlar tabii ki çok normal ve o seviyede zaten olması gereken şeyler ama ilginçtir, Iga Swiatek aylardır servis atamıyor ! Bu sadece tek maçla yapılan bir yorum değil, en az seyredilmiş 20 maça dayanıyor. Bir sette 2.servisinden % 8’le puan alan, saatte 70-80 km ile 2. servis atan
Swiatek’i ekibi hiç mi görmüyor merak ediyorum. Servisin yanında Polonyalı oyuncunun eski vuruş çeşitliliği de kayboldu. Dolayısıyla maçlarında neredeyse hiç kolay puan almayan Swiatek’te benim gördüğüm oradan oraya koşturan, her puanı taştan çıkarıp organize kaos tenisi oynayan bir oyuncu var. Swiatek’i bu sene Paris’te canlı da seyrettim, canlı olarak durumu çok daha dramatik görünüyor. Polonyalı tenisçinin oyunu tabii ki turdaki çoğu oyuncu için çok fazla, bu da onu hala yukarıda tutuyor ama eğer böyle devam ederse önümüzdeki dönemde Swiatek’in hızlı bir şekilde düşüşüne şahit olabiliriz. Başarılı spor psikoloğu Daria Abramowicz ile çalışmasına rağmen Swiatek kortta mental açıdan da o kadar sağlam durmuyor ve kolay kırılabiliyor, bu da yine aynı şekilde dikkat çeken başka bir detay. Sonuç olarak Swiatek Wimbledon’ın önemli bir kaybedeni. Erkeklerde Zverev ve Tsitsipas’ta artık yeni bir şeyler yapmak zorunda, çünkü eğer böyle giderse özellikle Alcaraz’ın son formu ve Djokovic’in hala denklemde olması bu oyuncular için bir majör şampiyonluğunu neredeyse imkansız hale getirecek.
Wimbledon’da Öne Çıkan Oyuncular
Mirra Andreeva : Andreeva henüz 16 yaşında ve kariyerinin ilk çim kort maçlarını Londra’da oynadı. Rus oyuncu üç maç kazandığı elemelerden gelerek ana tabloda neredeyse çeyrek finale çıkıyordu. Andreeva korttaki kompakt oyununun yanı sıra karakteri ile de farklı bir oyuncu profili ortaya koyuyor. Paris’te “ Djokovic 23 grand slam kazandıysa o zaman benim 24 tane kazanmam lazım, kariyerimde kendimden beklentim bu “ diyebilen; 4.tur maçından sonra kararlarını beğenmediği hakemin elini sıkmayan, basın toplantılarında ise yaşının çok üzerinde açıklamalar yapan Andreeva, kesinlikle tenis dünyasının ihtiyacı olan profilde bir oyuncu.
Elina Svitolina : 10 ay önce anne olan ve tenise tekrar Mart’ta dönen Svitolina Roland Garros’tan sonra Wimbledon’da da iyi bir performans gösterdi. Eski sert ve mücadeleci tenisini tekrar yakalamış görünen Svitolina Londra’da yarı final gördü. Tenise verdiği ara kendisine kesinlikle iyi gelmiş zaten röportajlarında da “ doğum, savaş ve aranın “ kendisini daha iyi bir oyuncu yaptığını söylüyor. Ancak bir senelik bir aradan sonra çok kısa bir sürede bu kadar üst seviye oyunu yakalamak gerçekten çok özel bir durum, Ukraynalı oyuncu eğer şampiyon olabilseydi kendisi ve tenis adına güzel bir hikaye oluşturmuş olacaktı.
Yıkanmak İstemeyen Çocuklara İhtiyaç Var !
Genel anlamda spor dünyasında “ temiz çocuklar “ çağındayız. Teniste de günümüz oyuncu profilleri benzer bir çizgide gidiyor. Günümüzün tenis yıldızları kusursuz Yunan mitolojik tanrıları gibi, genç jenerasyonlar da onların izinden gidiyor, erkeklerde de kadınlarda da yapı aynı. Dünya üzerindeki en önemli 2-3 dili konuşabilen, oyunu, giyimi, aile yaşantısı ve genel görüntüsü ile kusursuz bir profil sergileyen Roger Federer gibi oyuncuların dönemindeyiz. Erkeklerde ve kadınlarda arkadan gelen genç oyuncular da artık benzer bir disiplin içinde yetişiyor, onlarda küçük yaşlardan bu yana izledikleri ve öykündükleri kahramanlar gibi olmak istiyorlar. Bir sporda oyuncu grubunun yüksek profilli sporculardan oluşması aslında hep hedeflenen bir seviye. Ancak buradaki tehlike sürekli olarak “ birbirine benzeyen “ oyuncular ürettiğiniz zaman ilerleyen dönemlerde bu sporun içindeki heyecanın da bir kısmını kaybetmiş olmanız kaçınılmaz olacaktır. İçimizdeki birşeyleri canlı tutabilmek adına grubun içinde “ yıkanmak istemeyen çocuklara “ ihtiyacımız var.
Kortta baktığınızda gözünüze çarpan ilk şey “ burada ne işimiz var “ gibisinden umursamaz bir vücut dili olan, motivasyonu düştüğü zaman oyunu bırakan; gerildiği anlarda, hakem, seyirci ve medya ile dalaşmaktan çekinmeyen Medvedev, Kyrgios veya Fabio Fognini gibi fiziksel ve zihinsel yapısı tamamen kendine özel profiller, buna ihtiyaç var. Bu tarz oyuncuların olduğu her maçta her an her şeyin olabileceğini bilmek bile aslında bu maçları izlemek için başlı başına bir sebep olabilir.
Bu sene Roland Garros’u Paris’te akredite yazar olarak yerinde seyrettim. Medvedev’in elendiği ilk tur maçında işler biraz kötü gidince Medvedev hakemle ve seyirciyle uğraşmaya başladı, o anlarda tribünlerde büyük bir heyecan vardı, herkes birbirine “ İşte bak Medvedev yine başladı, bakalım şimdi neler olacak “ diyordu. Çünkü geçen senelerde “ toz toprak içinde tenis mi oynanır “ diyerek Fransızların sinirini fazlasıyla bozmuştu. İşin basın toplantısı kısmı ise bambaşka bir formattaydı, Medvedev yorumları tamamen kendine özgüydü, herkes fazlasıyla memnun kaldı. Sonuç olarak hem oyun hem de karakter olarak bu tarz oyuncular, Z veya Z+ kuşağının tenise olan ilgisini sıcak tutmak için önemli bir rol üstleniyorlar. Bu anlamda Carlos Alcaraz’ın yükselişi tenis adına çok ilham verici olacak.
Oppo İlham Veren Oyuncu Ödülü
Wimbledon’da her sene verilen “ Oppo İlham Veren Oyuncu “ ödülünü bu sene Amerikalı tenisçi Chris Eubanks kazandı. Daha önce 4 yıl elemeleri geçemeyen Eubanks bu sene turnuvada çeyrek final oynayarak büyük bir başarı elde etti. Çeyrek finalde de Medvedev’e 5 sette kaybederek yarı finalin eşiğinden döndü. Tüm adaylar arasında oyların %70’ini alarak ödülün sahibi olan Eubanks aslında çok anlamlı bir ödül kazanmış oldu. Aynı ödülü 2019’da Coco Gauff, 2021’de Emma Raducanu, 2022’de Carlos Alcaraz almıştı. Eubanks aynı zamanda 27 yaşında bu başarıya ulaşarak Oppo Ödülü’nü alan en yaşlı oyuncu oldu.
Alp USTAOĞLU