Sezonun ilk grand slam tenis turnuvası olan Avustralya Açık Melbourne’de başladı. Turnuva iki hafta sürecek ve 26 Ocak’ta sona erecek, tenis ve spor dünyasının tüm dikkati de bu süre boyunca Avustralya’da olacak. Dünyanın en iyi tenisçileri Avustralya Açık’ta turlar geçebilmek ve başarılı olabilmek için kıyasıya mücadele verecek çünkü dünyanın en önemli spor organizasyonlarından biri olan bu turnuvaya katılabilmek bile tenisçiler için çok prestijli bir durum. Ancak Avustralya Açık, Bjorn Borg veya John Mc Enroe gibi eski büyük şampiyonların hatıralarında çok büyük bir yer bulmuyordu çünkü özellikle 60’lı ve 70’li yıllarda Avustralya Açık hem konumu hem de zamanlaması ile büyük şampiyonların pek gitmek istemediği bir turnuvaydı. Öncelikle organizasyon tenis takviminde tek tatil ay olan Aralık’a ve Noel haftasına denk geliyordu dolayısıyla oyuncular buraya gitmek yerine aileleri ile vakit geçirmeyi tercih ediyorlardı. Ayrıca Avustralya’nın çok uzak olması da bir başka caydırıcı sebepti. Eğer o zamanlar şartlar bugünkü gibi olsa ve Bjorn Borg gibi o yılları domine eden oyuncular Avustralya Açık’a gidebilseler, grand slam şampiyonluk sayısı tablosunun bugünkünden çok farklı olacağını kesinlikle söyleyebiliriz.
Peki ne oldu da kimsenin ilgilenmediği bu turnuva bir anda Asya-Pasifik Bölgesi’nin en önemli spor organizasyonlarından biri haline geldi. Turnuvanın hak ettiği değeri görmesini isteyen Avustralya Tenis Federasyonu yıllar içinde büyük revizyonlar ve yatırımlar yaptı. Öncelikle takvim Ocak ortasına alındı ve bunu yapısal değişiklikler takip etti. Kort bölgesi ve stadyumlar komple yenilendi, bugünkü haline getirildi. İlk başta genellikle Avustralyalı ve Amerikalı oyuncuların katıldığı turnuvaya seksenli yılların ortalarından itibaren dünyanın en önemli tenis yıldızları gelmeye başladı. Avustralya Açık artık bugün dünyanın en önemli spor organizasyonlarından birisi ve global bazda büyük ilgi görüyor. Wimbledon belirli bir geleneği temsil ediyor ve bu yüzden tenis dünyasındaki yeri çok farklı. Bir başka köklü turnuva olan Roland Garros Fransa’nın yanlış politikaları ile çok irtifa ve prestij kaybetti. Dolayısıyla artık yeni nesil tenisin önemli bir kısmını Avustralya Açık temsil ediyor. Melbourne’de sadece bir tenis turnuvası değil, tüm şehrin entegre olduğu harika bir yaz festivali yaşanıyor. Avustralya Açık, artık tamamen oynandığı şehirle bütünleşmiş, onun bütün mirasına sahip çıkan ve bir tenis turnuvasından çok daha ötesi bir organizasyon. Dünyada “ Exclusive and yet accessible “ yani “ Çok özel ama hala ulaşılabilir “ olan sayılı organizasyonlardan birisi. 2023’te turnuva boyunca 2 haftada toplam 839.192 seyircinin ziyaret ettiği Melbourne Park’ta 2024 yılındaki ziyaretçi sayısı 1.1 milyon oldu. Yaratılan etki o kadar fazla ki Avustralya’da yaşayan çoğu kişi turnuvayı “ Avustralya yazının en güzel zamanı olarak “ tanımlıyor. Sponsor firma sayısında ve kalitesinde de artış var, dünyanın çok önemli markaları turnuvaya sponsor olmak için adeta yarışıyor. Bu anlamda sponsor firmaların etkinlikleri ve kort bölgesine olan katkıları da izleyicilerin turnuvadan aldığı keyfi fazlasıyla arttırıyor.
Kort içine dönersek oradaki mücadeleler sert olacak gibi görünüyor. Erkeklerde Federer’den sonra Murray ve Nadal’da artık resmi olarak olmayacak, büyük dörtlüden geriye sadece Djokovic kaldı. Ancak gidenlerin yerini süratle yenileri aldı, Jannik Sinner ve Carlos Alcaraz artık büyük sahnelerin yeni yıldızları olacak. Alexander Zverev, Daniil Medvedev ve Casper Ruud gibi halihazırdaki oyuncuları da sayarsak Djokovic’in şampiyonluk yolu kolay olmayacak, sonuçta erkeklerde 2025 sezonu şampiyonluğu bu 6 oyuncudan birine gidecek gibi görünüyor, farklı bir sonuç veya sürpriz olması zor bir ihtimal. Djokovic eğer bu sene Melbourne’de şampiyon olursa bu onun 11.şampiyonluğu olacak ve toplamda da 25 grand slam şampiyonluğu ile yeni bir rekor kıracak. Kadınlarda ise her zaman olduğu gibi çok farklı profilde oyuncular var ama orada da çeyrek finalin 8 koltuğundan 5 tanesi belli gibi diyebiliriz; Aryna Sabalenka, Qinwen Zheng, Coco Gauff, Elena Rybakina ve Iga Swiatek kendilerini çeyrek finale atacaklardır ancak geri kalan 3 isim için çok aday var, bu noktada her türlü sürprize hazırlıklı olmak gerekiyor.
Sezonun ilk büyük turnuvası olması ve tatil sonrasına denk gelmesinden dolayı Avustralya Açık her zaman sürprizlere açıktır. Çoğu sene farklı isimler çıkar, önemli tenisçileri eler, final haftalarına kalırlar. Ancak senenin devamında Melbourne’de parlayan bu oyuncuları bir daha görmeyiz, sezon ısındıkça bilinen oyuncular ön plana çıkar, diğerleri geride kalır. Biraz üzücü olsa da Avustralya Açık’ın böyle bir geleneği var. Dolayısıyla hem erkekler hem de kadınlarda bu sürpriz potansiyelini de asla unutmamak gerekiyor.
Djokovic’in Antrenörü Andy Murray !
Andy Murray sürpriz bir kararla Novak Djokovic’in antrenörü oldu. Daniil Medvedev’in dediği gibi “ Messi’yi Ronaldo’nun çalıştırması “ benzeri bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Uzun yıllar Djokovic ile kortta kıyasıya mücadele veren Murray onu en iyi tanıyan isimlerin başında geliyor, İngiliz oyuncunun yüksek tenis zekasını da düşündüğümüzde ikilinin çalışmaları Djokovic’e kesinlikle fayda sağlayacaktır. Ancak bu faydanın oranını özellikle olimpiyat şampiyonu olduktan sonra artık tüm hedeflerine ulaşan Djokovic’in tenise olan motivasyon seviyesi belirleyecek. Eğer Sırp oyuncunun fiziksel ve mental durumu iyi olursa Djokovic’in rekor kıracağı grand slam şampiyonluğuna Andy Murray ile ulaşması gayet mümkün görünüyor. Andy Murray, ilerleyen yaşı sebebiyle önemli rakipleri ile arasındaki yaş farkı 16-17 lere çıkan Djokovic’in bu handikapını absorbe etmesini kolaylaştırabilir, Djokovic’in dediği gibi “ Andy Murray’in benimle ilgili eşsiz bir bakış açısı var “.
Zeynep Sönmez Ana Tabloda !
Geçen yıl Meksika’da kariyerinin ilk WTA şampiyonluğunu kazanarak dünya sıralamasında ilk 100 tenisçi arasına giren tenisçimiz Zeynep Sönmez çok başarılı bir 2024 sezonu geçirdi. Şu anda dünya sıralamasında 93.sırada olan Zeynep Avustralya Açık’a ise ana tablodan katılıyor. Özellikle grand slam turnuvalarında eleme turları çok zorlu ve kırıcı olabiliyor, bu anlamda her türlü sonuca açık olan eleme turlarına katılmadan turnuvaya ana tablodan başlamak önemli bir avantaj oluyor. Zeynep Sönmez’in ilk turdaki rakibi ev sahibi ülkeden Talia Gibson oldu. Tenisçimizin rakibinden kesinlikle oyun anlamında daha yüksek seviyede olduğunu düşünüyorum ancak işler bu karşılaşmada çok istediğimiz gibi gitmedi, ilk seti 6-3 alan Zeynep Sönmez sonraki setleri 7-6 ve 6-1 kaybederek Avustralya Açık’a ilk turda veda etti. Bu turu geçebilse Zeynep’in rakibi 2.turda Paula Badosa olacaktı, potansiyel anlamında Zeynep’in bu sene grand slam turnuvalarında tur veya turlar geçebileceğini düşünüyorum ancak hiç bozulmadan, aynı ciddiyetle ve büyük rakamsal hedefler koymadan çalışmaya devam etmek tenisçimiz için bu noktada çok önemli olacak.
Avustralya’da “ Happy Slam “ Teması
Turnuvanın düzenlendiği Melbourne Park Tesisi’ne 1 milyar dolardan fazla yatırım yapıldı. Avustralya Tenis Federasyonu tesisin sadece tenis değil, 12 ay ve 24 saat yaşayan bir yaşam merkezi haline gelmesini istiyor, tüm adımlar da bu yönde atıldı. Zaten Melbourne Park’ın şehrin iş merkezi ve önemli lokasyonlara yakın olması da bu anlamda önemli bir avantaj. Özellikle izleyicilerin tesiste daha iyi vakit geçirmesini sağlamak için kort dışı etkinlikler ve organizasyonlar ciddi oranda arttırıldı, Avustralya Tenisi CEO’su Craig Tiley Melbourne Park’a gelecek izleyiciler için 2025’te geçen seneye oranla neredeyse 5 kat daha fazla etkinlik planladıklarını belirtti, turnuva teması ise her sene olduğu gibi “ Happy Slam “ olacak. Geçen sene ilk gün 93 binden fazla izleyiciyi ağırlayan Melbourne Park hemen hemen kapasitesini doldurmuş ve organizasyon komitesi bu kalabalığı yönetmekte biraz zorlanmıştı. Bu sene ise tesis günlük olarak daha fazla izleyiciyi ağırlayacak şekilde geliştirildi dolayısıyla turnuva genelinde tüm zamanların seyirci rekoru kırılabilir.