ESKRİM' E AİT

İTALYA`DAN ARİANNA ERRİGO İLE RÖPORTAJ

Kılıç yarışmalarına katılmak için çalışmaya başlamaya sizi ne motive etti?
- Kendimi ortaya koymayı severim. Bu benim sınırlarımı zorlamamı sağlar. Kılıçtan o kadar keyif alıyorum ki bu dalda başarılı olmak istiyorum. 8 yıl süreyle hiçbir flöre turnuvasını kaçırmadım ve Rio'dan sonra bir ara verebilirdim ama eskrim benim yaşam biçimim. Her ne kadar bu yeni macera yüzünden floreyi hmal ediyor olsam bile, daha sonra florede de işime yarayacak yeni bir şey öğreniyorum.

Hayatınızda ilk kez ne zaman kılıcı denediniz?
- Ne yazık ki çok geç. İlk kez 2011 yılındaki İtalyan takım şampiyonasında denedim. Carabınieri kılıç takımının üçüncü üyesi sakatlanmıştı ve benden onun yerini almamı istediler. Sonuçta biz kazandık.

Her iki silah için birden nasıl antrenman yapıyorsunuz? Bunun için ne gerekiyor?
- Şu anda tümüyle kılıca odaklandım. Ocak ayına kadar böyle devam edeceğim. Potansiyelimi görmem lazım. Her disiplinin diğerlerini telafi edeceğine inanırım. Yarışma takvimine bağlı olarak kılıç veya flore antrenmanı yapacağım. Bu yeni bir şey o nedenle çok katı kuralları yok. Ekibimle beraber her antrenamanı nasıl yapacağıma karar vereceğiz.
Florede dünya kadınlar birincisi olmak zaten çok büyük bir başarı, çok fazla özveri ve olağanüstü bir çaba gerektiriyor.

Hem flore, hem de kılıç için antrenman yaparak şimdilik günlük hayatınız nasıl geçiyor?
- Hem kılıç, hem de flore yaptığım için herkes iki kat antrenman yaptığımı sanıyor, oysa durum böyle değil. Buradaki risk sakatlanma olasılığı. Eğer bu dalda başarılı olursam bu da daha fazla turnuvaya katılacağım ve antrenmana daha az vakit ayırabileceğim anlamına gelir. Bu da benim için rüya gibi bir şey çünkü antrenmanlarda zorlanıyorum ama turnuvalara bayılıyorum.

Bu sezondaki tüm kılıç etkinliklerine katılacak mısınız?
- Tüm sezonu tamamlayıp, sezon sonunda sonuç çıkaracağım. Buna değip değmeyeceğine ama hepsinden önemlisi uluslararası alanda şansım olup olmayacağına karar vereceğim.

Tokyo Olimpiyat Oyunları öncesindeki 4 yıl için hedefiniz nedir? Size bu konuda ne ilham verecek?
- Hedefim her iki dalda da Tokyo'ya ulaşmak ve dört madalya için yarışmak.

İngilizceden çeviren : Serra Talaşlı Baykara


 


ESKRİM  SPORUNDA EBEVEYN SABRININ ve EMPATİNİN ÖNEMİ 

Bir iki sene önce aldığım bir ebeveyn emaili bugün bile hala beni şaşırtmaya devam ediyor. Biraz dalgın, içe dönük, kendi dünyasında ve bazen basit konuları anlamak için bile birden fazla ders alması gereken bir genç öğrencinin, mesela ismine Joey diyelim, yüzüne bir gülümseme getirtmek bile bazen bir zaferdi. Zaman içinde ise Joey’nin belki de hiç eskrim sporu ile uğraşmak istemediği ortaya çıktı.

Joey turnuvalara katılmaya başladığında sonuçlar pek de iç açıcı değildi, maç kaybettiği zaman gözlerinde birikmeye başlayan gözyaşları, annesinin, ona da Judy diyelim, şiddetli azarlaması sonucu, sular seller gibi akıyordu. Eskrimin Joey’nin değil annesinin hayali olduğunu anlamak için pek de dahi olmaya gerek yoktu açıkçası.

Vasatın altında alınan sonuçlar ile geçen bir kaç ayın sonunda Judy’den “ Joey’i bir üst seviyeye geçirmemiz gerekiyor” yazan bir mesaj aldım. “Joey’nin en iyi üniversitelere girebilmesini sağlayacak seviyede eskrim yapabilmesi için ne yapmalıyız” diye soruyordu. Birilerinin gerçeklik hissi tamamiyle kaybolmuş durumdaydı ve bu ben değildim! “Siz Joey’nin hedeflerinden hiç bahsetmiyorsunuz” diye cevapladım, “ve Joey daha 9 yasında, üniversiteye girmesinde yararlı olacak seviye eskrimin konumuzla ne gibi bir ilgisi var?”

Keşke bu durumun bu şekilde karşılaştığım tek veli olduğunu söyleyebilsem… Bir iki başarısız sonuç sonrası Judy’yi bir daha görmedim, muhtemelen Joey’i senkronize yüzmeye yada üniversiteye daha kolayca girmesini sağlayacak başka bir aktiviteye götürmeye başlamıştır.
Anne babaların çocukları için en iyiyi istemeleri kadar doğal bir şey olamaz ama Joey’nin durumunda olduğu gibi çocuğa zarar verme pahasına olmamalı. Eskrimde ebeveynlerin amaçları ile çocukların spora olan bağlılığı, eskrimin ferdi bir spor olması sebebi ile, kaybettiği zaman çocuğun yüzünde oluşan altüst olmuş ifade ile kaybetmenin sorumluluğunu omuzlarında taşımanın verdiği ağırlık ile çok daha karmaşık bir hale gelir.

Bir eskrim velisi olarak siz sadece parayı ödeyen kişi değilsiniz. Çocuğunuz sizin tarafınızdan onaylanmaya ve sizin duygusal desteğinize ihtiyaç duyar. Bir çocuk için en moral bozucu şeylerden biri elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmasına rağmen gelişiminin anne babası tarafından farkedilmemesidir. Sadece kazanmaya odaklanmak ya da eskrim sporunu bir üniversiyete kolay kabul sağlamak amacıyla yapmak spordan alınacak keyfi kısıtlar; ben çocuğunuzun spor yaparken yüzünün ne kadar güldüğü ile o spora ne kadar süre devam edeceği arasında çok ciddi bir ilişki olduğunu düşünüyorum.

Joey’nin hikayesi çocuklarını çok zorlayan ve çocuğunun çabalamalarına çok az empati gösteren otoriter ebeveynlerin sonucu çocuğun hızla tükenen spor hevesine karşın; her turnuvanın çocuğunun hem bir sporcu hem de insan olarak gelişimine olan katkısını algılayabilen ebeveynlerin katkısı arasındaki fark uzun vadede ortaya çıkmaktadır.

Bir iki sene önce bir veli ile çocuğunun ilk dönemlerdeki çabaları ile ilgili sohbet ediyordum. Velinin merak ettiği konular vardı:

• Ona nasıl destek olabilirim ve eskrime olan ilgisini teşvik edebilirim?
• Turnuva süresince kafasından ne geçiyor?
• Kaybettiği zaman bununla başetmesinde ona nasıl yardımcı olabilirim?
• Büyümesi ve olgunlaşması yardımcı olmak adına koçları ile nasıl daha iyi bir iletişimde olabilirim?

Bu konuşmada beni etkileyen en önemli nokta, babanın oğlunun zorlanmasına rağmen, eskrimden hoşlandığını bilerek, ilerleme ve gelişmesine yardımcı olmak adına kendi görevinin ne olduğunu doğal olarak anlamış olmasıydı. Kısa bir süre sona baba da eskrim yapmaya başladı ve bu sayede zaferleri beraber kutladıkları yenilgilerde de birlikte empati kurmalarına yarayan, ikisinin birlikte yapabilecekleri bir aile aktivitesi haline geldi.
Haliyle şu anda çocuk müthiş bir eskrimciye dönüşmüş durumda ve bunda babasının çocuğunun ilgisini geliştirme isteğinin de büyük etkisi var.

Eskrime başlayacak zamanı bulma lüksünüz olmasa bile, unutmayın çocuğunuzun yaptığı sporda gelişmesi için göstereceğiniz sabır da en az o kadar önemli. Onlar keyif alarak yaptıkları müddetçe, uzun vadede daha başarılı olmaları ve bu sporu yürekten sevmeleri çok daha mümkün. Geçen sene Pomme de Terre’de, siyah kart gören bir veli, sonrasında The Fencing Coach’a çok dürüstçe kendini anlatan bir yazı göndermişti “ Tabii ki kendisi için yenmesini istedim ama bir yandan da ben de kendim kazanmış gibi hissetmek için istedim. Çocuklarımız üstüne yaşamamak gerektiğini anlamış durumdayım. Kendi problemlerimizi çözmek bizim işimiz, onların değil. Kendi zafer ihtiyacımızı onların oyun alanlarında aramamalıyız.”

Ebeveynler için en zor konulardan biri duygusal destek verirken kendi istekleri ile çocuklarının isteklerini bağdaştırabilmektir. Aradaki fark, uzun ve keyifli yada hüzünlü ve kısa bir eskrim kariyeri… Bunun bir yolculuk olduğunu algılayan ebeveynler belki hep çocuklarının boynuna takılı bir altın madalya görmeyecekler ama çocuklarının yüzünün her zaman güldüğünü görecekler, bu da hem ebeveyn hem de eskrimci için bir başarı demek zaten.

Damien Lehfeldt tarafından yazılmış, 11 Mayıs 2015’te fencinguniversity.org’da Yayınlanmıştır

Çeviren : MELTEM OKVÜRAN


DÜNYANIN EN İYİ FLORECİLERİNDEN BİRİ NASIL YAŞAYAN BİR EFSANEYE DÖNÜŞTÜ?

2000lerden önce floreci Sergei Golübitsky tartışmasız şekilde en büyük flore sporcusu unvanını 3 dünya kupası alarak kazanmıştı. Milenyum basında ise genç Alman eskrimci Peter Joppich uluslararası eskrim dünyasında kendini gösterip, kazanmayı bir alışkanlık haline getirerek flore oyununu tamamen değiştirdi.
Joppich dünya şampiyonasında dört bireysel ve bir takım madalyası olmak üzere beş altın madalya ve 2012 Olimpiyatları’nda bronz madalya aldı. Dünya şampiyonalarında toplam 13 madalyası var ve 30 yasına yeni bastı. Joppich’in kazandığı birçok dünya şampiyonluğunda en etkili olan şey, florede kuralların değiştiği dönemlerinde ortaya çıkması idi.

2005’e kadar flöre ‘flick’ olarak anılan hareketin etrafında dönerdi, adından da anlaşılabileceği gibi flick silahın üçünün bir kısım güç uygulanarak silahın belli bir açıda bükülmesi sonucu karşı tarafın hedef alanına temas etmesi idi. 2005 yılında, florede zamanlamalar değişti ve flick hala oyunun bir parçası olmakla birlikte çok daha zorlaştı. Bir çok eskrimci zamanlamanın değişmesi ile ilgili sorunlar yaşadı ama Joppich zamanlamanın değişmesinden önce iki sonrasında ise üç kez şampiyonluğu kazandı. Joppich ile konuştuğumuzda, şahsi başarısını, takım arkadaşlarına, koçuna ve hatta fizik terapi uzmanına kadar herkese teşekkür etmeden kabul etmiyor. Alçakgönüllülüğü kazanma kararlılığının devam etmesine yarıyor ve okuyacağınız üzere Peter Joppich için zafer geçici bir durum. Alabama futbol koçu Nick Şaban gibi Joppich de zaferden kısa süreli bir mutluluk duyuyor ve kazanma alışkanlığını devam ettirmek için hemen yeni hedeflerini gözden geçirmeye başlıyor. Peter Joppich ile eskrim kariyerindeki anılarını, antreman programını ve koçu ile olan ilişkisini konuştuk.

Damien Lehfeldt: Anladığım kadarı ile beş yaşında eskrim yapmaya başlamışsın. İlk eline silah aldığında neler hissettiğini anlatabilir misin bize.

Peter Joppich: Evet, eskrime 5 yasında başladım. Bir çok tarihi kalenin olduğu bir bölgede yaşıyorum, bu sebeple de bir sürü şövalye ve silahşor hikayesi biliyordum. 1988 senesinde Olimpiyatları özellikle de Anja Fichtel’in altın madalya aldığı eskrim karşılaşmalarını seyrettim. Sabahın beşi idi ve ben o kadar heyecanlanmıştım ki anne babamı uyandırıp ben eskrime başlamak istiyorum dedim ve böylece de başladım.

Eskrime başladığımda ilk antreman silahımı hatırlıyorum. Kısa, plastik, parlak sarı renkli bir çocuk floresi/silahı idi. Bununla klübün duvarında asılı idman yastıklarına vurmaya başladım.

DL: Eskrimde en önemli şeylerden biri eskrimci ile koçu arasındaki ilişkidir. Koç Uli Schreck ile olan ilişkinden ve sana nasıl katkıda bulunduğundan bahsedebilir misin?

PJ: Uli Schreck benim eskrim kariyerimdeki en önemli kişidir. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz, 17 seneden fazla bir süredir birlikte çalışıyoruz. Benim eskrime olan yeteneğimi çok erken yaşta keşfetti, eskrim ile ilgili çok şey öğretti bana ve bugüne kadar bana inanılmaz destek oldu. Beni büyük turnuvalara hep en iyi şekilde hazırladı, hem akıl olarak, hem eskrim tekniği olarak. Koçum olduğu için şükrediyorum. Ayrıca spor dışında da iyi bir ilişkimiz var ve birbirimize saygı duyuyoruz.

DL: Eskrime başladığından bu yana flore zamanlamaları değişti ve geçerli hedef yelekler haline geldi. Bu değişikliklerle ilgili ne düşünüyorsun, katılıyor musun bu değişikliklere?

PJ: Evet 2005 yılında zamanlamalar değişti. Benim eskrim tarzım daha önceki bir çok flick ile puan alınan döneme uygun şekildeydi. Bu değişiklikten sonra eskrim tarzımı değiştirmek durumunda kaldım ve 2005/2006 sezonu çok zor oldu, iyi sonuçlar alamadım. Belli bir zaman aldı ama Uli Schreck’in yardımı ile stilimi değiştirdim ve dünya şampiyonluğunu aldım. Eskrim tarihinin iki döneminde de şampiyon olduğum için çok mutluyum.

DL: Mümkün olduğu kadarı ile bize antreman yaptığın bir günün nasıl geçiyor anlatabilir misin? PJ: Zor bir soru çünkü sezonun hangi döneminde olduğumuza dair değişiyor. Sezon öncesi: Fiziksel egzersiz, koşu, ağırlık kaldırma ile başlayıp eskrime dönerim. Ayak hareketleri çalıştıktan sonra, ders alır, takım arkadaşlarımla eskrim yapmaya başlarım.

Dünya kupası döneminde:Eskim antreman günlerim Salı, Çarşamba, Perşembe, Cumartesi ve Pazar. Bu günler ders alırım, takım arkadaşlarım ile eskrim yaparım ve ayak hareketlerini çalışırım. Pazartesi ve Cumaları fiziksel egzersiz yaparım ya da turnuvalardan sonra toparlanma egzersizleri yaparım. Dünya şampiyonası dönemlerinde: Bu vücudunu ve zihnini en iyi şekle sokmak için en yoğun antremanın yapıldığı dönemdir. İlk üç hafta kampa girip çok yoğun fiziksel egzersiz yaparım, koşu ve ağırlık çalışmaları gibi. Sonraki dört hafta eskrim, dersler, ayak hareketleri ve haftasonları da ilk ve ikinci takımlarla ve genç eskrimcilerle birlikte kampa girerim.

DL: Eskrim ile ilgili olarak kısa ve uzun dönemde hedeflerin nelerdir? Seni 70lik Veteranlar turnuvalarında görecek miyiz ne düşünüyorsun?

PJ: Veteran kategorisinde yarışacak bir tip miyim bilmiyorum ama veteran eskrimcileri tanıyorum, çeşitli veteran turnuvalarını ziyaret ettim ve ilerlemiş bir yaşta bile eskrim yapılıyor olmasını bilmek çok güzel. 13 dünya şampiyonluğu madalyama, Olimpiyst madalyama bakıp daha fazla bir amacım olmadığını düşünebilir insanlar ama ben öyle değilim. Bir madalya kazandığımda tabii ki çok mutluyum ama kısa bir süre sonra bir sonraki organizasyona bakıp orada nasıl madalya alabilirim diye düşünüyorum. Motivasyonum kazanmak, her zaman kazanmaya çalışırım ve sadece eskrimde de değil. Şimdi yeni Olimpik dönem başladı ve benim uzun zamanlı hedefim Rio 2016. Bu dönemde 3 dünya şampiyonası var ve ben daha fazla madalya kazanıp ünümü koruma istiyorum. DL: Eskrim kariyerinizde en favori anınız nedir ve neden? PJ: Tek bir favori ani yok. Kariyerime geri dönüp baktığımda bir çok iyi günler ama bir o kadar da zor günler var. Tüm dünya şampiyonluklarım ve Olimpiyat madalyam benim için çok önemli. Bunları karşılaştırmayı sevmiyorum çünkü her madalyanın ayrı bir hikayesi var. Olimpiyatlarda olmak harika. Dünyanın en iyi sporcuları ile birarada olmak ve hep beraber bir köyde yaşamak inanılmaz. Unutulmaz hatıralara sahip oluyorsun. Kariyerimdeki bir başka çok özel an Paris’te Grand Palais’te kazandığım dünya şampiyonluğu idi. Gördüğüm en iyi dünya şampiyonası idi. Seyirciler harikaydı ve mekan inanılmazdı. Champs-Elysees’de normalde büyük moda gösterilerinin yapıldığı, yeni kolleksiyonların tanıtıldığı büyük bir saray binası idi. 2010 senesi öncesinde kendime evimde(Fransa) kazanmak üzere bir hedef koydum ve orada kazandığım için çok mutluyum. Ödül seramonisindeki o özel ani hiç unutmayacağım.

DL: büyük turnuvalara hazırlanırken nasıl bir zihinsel hazırlık yapıyorsunuz?

PJ: İtiraf etmeliyim ki kuvvetli bir zihinsel yapı benim karakteristiklerimden biri. Son saniyede kazandığım çok karşılaşma vardır. Hatta son iki dünya şampiyonluğumu da bu şekilde kazandım. Hiç bir zaman heyecanlanmam ve son ana kadar çok odaklanmış şekilde, konsantrasyonum bozulmadan kalabilirim.

Eskrime ilk başladığım zamanlarda bugünlerden daha kolaydı herşey. Öncelikle bu kadar baskı yoktu. İlk dünya şampiyonluğumu kazanmamla birlikte hem baskı hem de beklentiler arttı. Yasin büyüdükçe bunu daha da hissediyorsun.
Arkamda çok iyi eskrimciler, çok iyi bir koç ve çok iyi bir fizik terapiştim var. Hepsi beni dinlemeye ve bütün dikkatlerini bana vermeye hazırlar. Üzerimdeki baskıyı hafifletmeye çalışıyorlar ve beni bu denli destekledikleri için onlara mütessekkirim.

DL: Olimpiyatlarda Almanya takımı ve Britta Heidermann çok etkileyici idi. Shin A. Lam olayı ile ilgili ne düşünüyorsun? FİE’nin bu tip hataların tekrarlanmaması için ne yapması lazım sence?

PJ: Bu çok zor bir karardı çünkü kimse saatin çalışıp çalışmadığını bilmiyordu. Final saniyesinde bir sürü vuruş oldu, kimse bunun nasıl mümkün olabileceğini bilmiyor. İleride NBA’deki gibi saniyenin yüzde birini gösteren saatler olması faydalı olabilir. Bu sayede hakemler saatin çalışıp çalışmadığını anlayabilirler.

DL: Bu soru Reddit Fencing Community’den geliyor. Çok genç yaşta o kadar başarılı olmak düşünce tarzını ve kariyerini nasıl etkiledi? Elde edilmiş zaferlerin değerini bilmeyi zorlaştırıyor mu ya da yirmili yaşlarda o kadar kazanmış olmak motivasyonunu etkiliyor mu?

PJ: Gençliğimde başarılı olduğum için üzerimdeki baskı ve beklentiler inanılmaz şekilde arttı. Bununla profesyonelce başetmeyi öğrendim ama bazen hiç de kolay değildi. Her zaman motive kalmayı öğrendim, büyük turnuvalarda kazandıktan sonra hep ileriye yeni hedeflere, yeni madalyalara kitlenmek beni daha fazla motive ediyor.

Tabii ki kariyerimde başarısız olduğum zamanlar da oldu ama onlar da karakterim ve gelişimim açısından çok önemliydiler. Bu gibi durumlarla nasıl başa çıkacağımı, kendime güvenmeyi ve ileriye bakmayı öğrendim. Daha sonra elde ettiğim başarılara daha önce elde ettiklerimle aynı değeri veriyorum. Bazılarını elde etmek baskıdan dolayı çok daha zordu. Kazanmaya devam etmek veya uzun yıllar boyunca madalya kazanmak üst seviyedeki eskrimcilerin karakterini belirleyen özelliklerdendir.

DL: Eskrim kariyerini noktaladıktan sonra eskrim dünyasında nasıl anılmak istersin?

PJ: Her zaman kendim olmak isterim, neticede şovmen değilim. Sadece elde ettiği ünvanlar ile anılan biri değil, iyi bir eskrimci olarak hatırlanmak isterim.

Beş kez dünya şampiyonu olan Peter Joppich ile bir söyleşi.
Washington, 28 Şubat 2013 (Damian Lehfeldt tarafından 26 Mayıs 2015’te fencinguniversity.org’da yayınlanmıştır) Çeviren : MELTEM OKVÜRAN